Adalet hakkaniyet hak hukuk hepimizin dilinde.

Aldığımız hizmetlerden, karar vericiler tarafından alınan kararlardan ve daha doğrusu aldıkları kararların adaletsizliğinden rahatsızız çoğu zaman.

Kim işe girmiş? Kim, kimin aracılığı ile nasıl işe girmiş? Kim nereden ihale almış sürekli merak içindeyiz.

Sürekli de eleştiriyoruz. Liyakatsiz atamalar, haksız ihaleler ve torpilli işe alımlar hep yanlış, lafa gelince…

Rahatsız olduğumuz gerçekte haksızlığın kendisi mi? Yoksa kayrılan kişilerin yerinde olamamanın verdiği kızgınlık mı?

Bana göre kızgınlık daha ağır basıyor.

Sınanmadığımız bir sınavda kendimizi başarılı ilan etmek kolay!

İşe girenlerin elindeki imkanlar bizde olsaydı işe girmez miydik? Ya da liyakatsiz olduğu gerekçesi ile eleştirdiğimiz kişinin yerinde olsaydık “istemem arkadaşım bu atama için daha uygun” diyebilecek miydik? Gel sana ihaleyi vereyim denseydi bize, “yok istemem” diyebilir miydik?

Şüphesiz yaşantımızda doğru yanlıştan oluşan bir davranış sınavı içerisindeyiz. Kitap kullanmak da serbest!

Doğru belli, yapılması gereken belli ama uygulama zor.

Bizler, başkalarının yanlışlarını irdelemekten kendi yanlışlarımızı göremiyoruz. Dahası biz neden yanlışı yapamıyoruz diye de kıskanç bir ruh haline giriyoruz.

Kendimize gelsek mi acaba biraz.

Hakkımız olanı istemesek, başkasının hakkına göz dikmesek, karar vericilerden kayrılmadığımız için değil, neden hak edene hakkını vermedikleri için hesap sormaya başlasak mı artık?

Biz, bizi yönetenlerden kendimiz için bir şey istemezsek onların gücü kalmaz. Bunu bir anlayabilsek, bunu bir uygulayabilsek çok başka bir ülkede, şehirde, ilçede yaşayabileceğiz.

Şahsi menfaatlerimize uygun düştüğü için, eşimiz dostumuz akrabamız olduğu için veya kapısını tekmeleyip odasına girebileceğimizi düşündüğümüz için oy vermeyi bırakabildiğimiz zaman, şikayetçi olduğumuz problemler kendiliğinden ortadan kalkacak.

Bizi yönetenler, sadece bizim istediğimiz gibi davranıyorlar.

O nedenle seçilmişlerin ve yöneticilerin düzelebilmesi için, önce çuvaldızı kendimize batırmalıyız...