İnsan olmanın güzel yanlarından birisi de paylaşmaktır. Hepinizin bildiği meşhur bir cümle vardır. Filmlerde yapılan evliliklerde dile getirilir her zaman. “Hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde…”

Ne kadar üzücüdür ki insan, hep iyi ve güzel şeyleri paylaşmayı seviyor. Kötü bir durum olduğunda, kendisi için istenmeyen o şeyi her ne kadar paylaşmak istese de yalnız kalıyor. En çok da hayat boyu kendisini terk etmeyecek fiziksel rahatsızlığı olanlar.

Engelli olma durumu, aslında doğmadan ve doğduktan sonra da herkese isabet edebilir. Belki içini dolduramayacağız; ama yine de o meşhur ifadeyi kullanalım.

“Herkes engelli adayıdır.”

Bunu bilsek de hayatımıza yansıtmakta zorluklar çekiyoruz. Çevremizde gördüğümüz kadar görmediğimiz engelli kardeşimiz var. Kimisi kendisiyle barışık olduğu için serbestçe çıkıp dolaşabiliyor. Bazıları ya kendisi utanıyor ya da ailesi tarafından sosyal baskıdan çekinildiği için dışarı çıkarılmıyor. Sosyal baskıdan kastım ne mi? Bazı insanlar çevrede gezinen engelli vatandaşlarımıza öcü görmüş gibi bakıyor. Gözüyle onları rahatsız ediyor. Onlarla eğlenen, dalga geçenlerin varlığı da inkâr edilmez bir gerçek.

Hayatta her şeyin imtihan sebebi olduğunu dünyada biz Müslümanlardan daha iyi herhalde kimsenin bilmemesi gerekir. İnanan, bu hayattan sonra başka ebedi bir yaşamın varlığına inanan insanların kendilerini hastalıklarla ve engelli fiziksel arızalarla deneyen Allah’tan çekinmesi, korkması gerekir.

Öyle miyiz peki?

Sağlıklı çocuklarımıza gösterdiğimiz özeni, hasta veya engelli çocuklarımıza gösterebiliyor muyuz?

Gözlemlediğim kadarıyla hayır.

Onları kendilerine yük olarak gören bir toplum olmaya başladık.

Kendi rahatını, konforunu, tatilini zehir eden bir canlının varlığı modernist zamanların en büyük korkusu olmaya başladı. Allah, devletimize zeval vermesin. Bugün, engelli insanlarımızın bakımını kolaylaştırmak için ailelerine maddî yardım yapılıyor. Onların daha iyi şartlarda bakımının idamesi adına bu uygulama gerçekten takdire şayan. Yeterli mi?

Elbette hayır. Öncelikle insanların zihnindeki engeli kaldırmak lazım. Onları bir yük olarak değil, ebedî bir hayatın kazanılması noktasında Rabbimizin cenneti hak etme adına bizlere sunduğu hediye çeki olarak görmek lazım.

İyi de sevgili yazar, bu o kadar kolay mı?

Engelli bir yakını olmayan için bunları söylemek kolay diyebilirsiniz.

Haklısınız da.

Fakat şunu da unutmamak lazım.

Cennet ucuz değil dostlar, öyle kolay kazanılmıyor. Cennet kuşu sizin başınıza konduysa bunu, niye başkasının başına konmuyorsun şeklinde değerlendirebilir misiniz?

Hayır değil mi?

O kuşları kaçırmayın, kaçırmayalım.

Toplum olarak elbette.

Her durumda ve ortamda engelli vatandaşlarımıza yardımcı olalım.

Özellikle araç sahipleri, siz duyun söylediklerimi.

Aracınızı getirip de bisikletli sandalyeli vatandaşlarımızın geçeceği yerlere park etmeyin.

Sağlıcakla kalın.

Engeliniz cennete girmeye engel değil.

Cennette engellilik yok.