EĞİTİMDE AD VERMEK

İsim vermek, ad koymak; bir kimlik ve karakter öncelemek değil de nedir? Kültürümüzde çocuğun dünyaya gelişiyle kulağına ismini söyleme hadisesi aynı zamanda onun eğitim sürecinin de başlangıcı kabul edilebilir. Zira isim verilirken sözcüğün manası, kelimenin çağrışımları, akla getirdikleri ehemmiyet arz eder.
Yeni eğitim öğretim yılı başlarken öğretmen/muallim/hoca; öğrenci/talebe gibi isimlerin/kavramların zihinlerimizde ve toplumda ne gibi çağrışımlar oluşturduğunu incelemekte yarar var. Kelimelerin kıymeti, meslek erbabını da değerlendirir diye düşünüyorum. Öğretmen sözcüğü Türkçe ög/öğ (us) kökünden türetilmiş, “us veren, yol gösteren, bilgi aktaran” vb. anlama sahiptir. Muallim ise Arapça ilim kökünden tef’il kalıbının ism-i faili olarak türetilmiş bir kelimedir ve “ilimle meşgul olan, âlim, ilmiyle amel eden, talim yaptıran” vb. anlamlara sahiptir.
Öğrenci ise aslen “öğrenici” kelimesinden hareketle öğrenme işini yapan demektir. Bu kelimenin Arapça karşılığı ise “talebe”dir ve “arzu eden, isteyen, talep eden” anlamlarını taşımaktadır. Yine eski zamanlarda dilimizde muallim kelimesinin karşılığı olarak “hoca” sözcüğü de yaygın olarak kullanılmıştır. Farsça “hâce” kelimesinin dilimizde “hoca” diye kullanıldığı bilinmektedir. 
Bir çırpıda baktığımızda bile öğretmen kelimesinin toplumda sadece öğretme anlamı yüklendiğini; öte yandan muallim ve hoca sözcüklerinin öğretme, öğrenme, talim yaptırma, uygulama/uygulatma, ilmi ile amel etme manalarını taşıdığını görebilmekteyiz. Kısacası öğretmen kelimesinin muallim ve hoca karşısında daha edilgen kaldığını çok rahat dile getirebiliriz. Öte yandan öğrenci kelimesi de öğretmen sözcüğüne benzer bir durum göstermektedir. Öğrenci, sadece öğrenen yönüyle karşımıza çıkmaktadır ve bu anlamıyla gerçekten edilgen bir yapıya sahiptir. 
Hâlbuki talebe; bir hareket, bir eylem ve canlılık ifade eder. Bir ihtiyaca bağlı olarak ortaya konulmuş bir arzu ve istekten söz edilir, talebe için. Ancak öğrenci sözcüğü için bunu söylemek mümkün değil. Bugün elbette yaygın bir kullanıma ve kabule mazhar olmuş “öğretmen”, “öğrenci” kelimelerinden şikâyet edemeyiz.  Durum böyle olsa da toplumun zihin ve şuur dünyasında öğretmen kelimesi ile en yaygın eş anlamlısı olan “hoca/muallim” arasında derin bir anlam farkının olduğu da bir gerçektir. Aynı durum talebe ve öğrenci sözcükleri için de söz konusudur.
Prof. Dr. Mustafa Gündüz, bu çıkmazı örneklendirdiği şu ifadesinde “2014’ün bir sonbahar gününde, sabahçı ilköğretim öğrencileri curcuna halinde okuldan çıkıyor. Anneleri de onları karşılıyordu. Genç bir anne, minik ve sevimli kızını çekiştirerek götürüyordu.  Kızcağız istenmeyen bir davranış sergilemiş olacak ki annesi ona: “Yarın okula geleceğim, öğretmenine gidip, hocam diyeceğim…” Ne diyeceğinin konumuzla çok ilgisi yok, anne için okuldaki kişi hoca, kızı için öğretmendir. İşte bu hâl Türk toplumunun şuur akışının ifadesidir.” der.
Çağdaş edebiyatımızın mümtaz şahsiyetlerinden, edebiyat tarihçisi Nihad Sami Banarlı, “Öğretmen” başlıklı yazısında, bizzat öğretmen kelimesinin bile hocalığı/muallimliği küçük düşüren yıkıcı bir icat olduğunu söyler. Ona göre, öğretmenin aslı “hoca”dır. Öğretmen/muallim/hoca kelimelerinin farklılığı konusunda bizleri şöyle uyarır: Türkçede büyük meslekleri ve mefhumları -bugün çokça görüldüğü gibi- cılız ve sünepe sözlerle seslendirme âdeti yoktur. Herhâlde Türkiye’de hocalık mesleği, adı öğretmen kaldıkça kolay yükseltilemez. Bu mesleğe onun manasına uygun yüce bir ad bulunmalıdır.” der.
Bütün bu değerlendirmelerden hareketle isim vermenin, ad koymanın ne derece önemli olduğunu dile getirmek abes olmaz. Eğer eğitim ve öğretim sürecimizde başarılı olmak istiyorsak, bu sürecin içinde yer alan ana unsurları/kavramları güzel ve ehilce adlandırmak zorundayız. İçi boşaltılmış ifadelerin bizlere bir katkısı olmayacağı gibi, bizleri bir yerlere taşımayacağı da ortadadır. Mademki bir kıymet değer arıyoruz; önce isimlerden başlamalıyız. Zira isim; değer biçmek, kıymet vermektir.
Yeni eğitim öğretim yılımız ülkemiz için hayırlı olsun.