7 yaşında babasının yanında başladığı bakırcılığı şimdi Antalya’daki atölyesinde sürdüren Kasapkara, mesleğin hem sağlık hem de kültür açısından değerli olduğunu söylüyor.
“Bakırdan yapılmış bir cezvede kahvenin tadı başka olur. Yoğurt mayalasanız daha lezzetli olur, su koysanız tadı zenginleşir. Çelik, teflon ve alüminyuma göre çok daha sağlıklı.”
1994’ten bu yana Antalya’da üretim yapan Kasapkara, oğullarını da bu meslekte yetiştirmiş:
“A’dan Z’ye bakırı öğrenmiş durumdalar. Boynuz kulağı geçti diyebilirim.”
“Çırak Bulmak Zor, Gençler Emeksiz Para Peşinde”
Zanaatkârlığın geleceğinden endişeli olan usta, “Gençler kolay para peşinde, çırak yetişmiyor. Oysa emeksiz iş ömürlü olmaz. Usta eğitici belgem var, destek verilse bu sanatı aktarabilirim” diyor.
Kasapkara, bakır ürünlerin hem yenilendiğini hem de sıfırdan üretildiğini belirtiyor. Kalaylama gibi geleneksel işlemlerle eski bakırlar mutfağa geri dönüyor. Ürün fiyatları ise işçiliğe göre değişiyor:
· Cezve: 150 – 200 TL
· Yumurta sahanı: 250 – 300 TL
“Bakır Kültürümüzdür, Yaşatılmalı”
“Bu meslek bizim kültürümüz, geçmişimiz. Devlet desteği olursa hem gençler kazanır hem bu miras yaşar.”
Kasapkara’nın hikayesi, kaybolmaya yüz tutmuş zanaatların hâlâ yaşatılabileceğini gösteriyor. Hem sağlıklı yaşam hem kültürel miras için bakırcılığın unutulmaması gerektiği çağrısını yineliyor.





