Kadına yönelik şiddetle mücadelede 'Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun' çıkarıldığından bahseden Esra Uzun: “Kadına yönelik şiddet artık ülkemizin kanayan yarasıdır. Ülkemizde son yıllarda kadına yönelik şiddet konusunda artan tartışmalar ve uluslararası baskılar sonucu 2012 yılında 'Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun' çıkarılmıştır. Bu kanunun amacı şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri düzenlemektir” dedi.

“6284 Sayılı Kanun İle Koruyucu Tedbir Kararında Delil Aranmaz”

Kadına yönelik şiddetle mücadelede 6284 sayılı kanundan bahseden Uzun, bu kanunla koruyucu tedbir alınabildiğinden ve tedbir kararına uyulmadığı takdirde hapis cezası olduğunu söyledi. Uzun'un açıklamaları şu şekildedir: “6284 sayılı Kanun uyarınca şiddet kapsamına sadece fiziksel şiddet değil cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet de girmektedir.

Bir kadın herhangi bir şiddete uğradığında veya şiddete uğrama tehlikesi bulunduğu anda 6284 sayılı Kanun uyarınca hakimden, kolluk görevlisinden ve mülki amirden koruyucu veya önleyici tedbir kararı talep edebilir.

Erbaa'ya Ceviz Büyüklüğünde Dolu Yağdı, Her Yer Beyaza Büründü! Erbaa'ya Ceviz Büyüklüğünde Dolu Yağdı, Her Yer Beyaza Büründü!

Koruyucu Tedbir Kararına Uyulmaması Halinde

Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Her ne kadar delil ve belge aranmaması hususu eleştirilere konu olsa da, çoğu zaman korunan hukuki menfaat kişilerin yaşam hakkıdır. Bazı durumlarda şiddet tehlikesinin ispatı mümkün olamamaktadır. Bu sebeple gecikmesinde sakınca bulunan bir hal olması tehlikesine karşı bu kararların ivedilikle verilmesi gerekmektedir.

Hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi halinde zorlama hapsine tabi tutulur.

6284 sayılı Kanun kapsamında şiddet önleme ve izleme merkezleri kurulmuştur. Bu merkezler şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi olan kadınlara barınma, geçici maddi yardım, sağlık, adli yardım, rehberlik ve danışmanlık olmak üzere birçok destek vermektedir.”

Kadına Yönelik Şiddette Medyanın Rolüne değinen Esra Uzun, kadına şiddet uygulayanların tutuklanmamasını uygulamadaki eksikliklerden kaynaklı olabileceğinden ve mağdur vatandaşın sosyal medyadan hak aramaya yöneldiğinden bahsetti. 

Uzun: “Özellikle son yıllarda kadına yönelik şiddet davalarındaki artış dikkat çekicidir. Birçok ulusal ve uluslararası hukuki metinde kadına yönelik aile içi şiddet eylemlerinin devlet tarafından önlenmesi gerekliliği vurgulanmış ve bu eylemlerin önlenmesi ile etkilerinin ortadan kaldırılması hususunda devletler yükümlü kılınmıştır. Bu sebeple kadına yönelik şiddette artan vaka sayıları göz önüne alındığında, etkin yargılamaların çok ivedi bir şekilde yapılması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

“Hak Arama Mücadelesi Sosyal Medya Eksenine Kaymaktadır”

Adaletin hızlı işlememesinin vatandaşı sosyal medyadan sesini duyurup hak aramaya yönelttiğini söyleyen Uzun: “Günümüzde kadına yönelik şiddetle mücadelede, sosyal medyanın da önemli bir yeri bulunmaktadır. Adalet mekanizmasının yeterince hızlı olmaması ya da adil yargılamanın gerçekleşmediği duygusunun ağır basması sonucu, kişilerin hak arama mücadelesi sosyal medya eksenine doğru kaymaktadır.

Sosyal medyada farkındalık yaratma eğilimi, hukuki süreçlerin hızlı ve mağduru koruyan bir şekilde işlemesine yönelik etki yaratması umudu ile toplumun tabanına yayılmıştır.

İlgili dava süreçlerinde, şüpheli veya sanıkların serbest bırakılması, kısa bir tutukluluk sürecinden sonra tahliye edilmeleri veya iyi hal indiriminden faydalanması kamu vicdanını rahatsız ederek halk arasında infial duygusu yaratmakta ve eleştiri toplamaktadır.

Kimi zaman sosyal medyadan gelen tepkiler sonrası, öncesinde salıverilen şüpheli veya sanıkların tekrar gözaltına alındığı, tutuklandığı yönünde bir izlenim oluşmaktadır. Bazen bu sorunlar uygulamadaki eksikliklerden kaynaklanabilmektedir. Bunun sonucu olarak da kişiler, sosyal medya üzerinden kalabalık kitlelere ulaşarak bir baskı oluşturma yolunu tercih etmektedirler.

Mağdurlar, seslerini artık sosyal medyadan duyurma yoluna başvurmakta ve adalet arayışını sosyal medya üzerinden sağlamaya çalışmaktadır. Bunun önüne geçebilmek için kağıt üzerinde kalan sistemden ziyade, etkin ve hızlı yargılamaların yapılması gerekmektedir.

Son olarak şunu söyleyebiliriz ki; Kadına yönelik şiddet kişilerin özel sorunu olmaktan öte kamu düzeni ve güvenliğini ilgilendiren bir sorundur” açıklamalarında bulundu.

Editör: TE Bilişim